Bir Irmakla Düello Ediyorum
1.
Günaydın hüzün! Tabutuma
gizlenen mavi bulut
Çıkarsınlar gezdirsinler seni
sarı bir okyanusun arkasında
öldürdüklerinde beni
Siz sinemaya gidiyorsunuz: Gidin!
İsterseniz nişanlanın
gömleğinizi ütüleyin, haberleri dinleyin
Renkli televizyonunuzdan
odanızın ortasına düşen
çocuk cesetlerine bakın
Çayınızın altını yakın
Bosna'daki mitralyoz ateşiyle
2.
Siz Bosna'da değilsiniz
New York'tasınız ya da İstanbul'da
Ben'se ne zaman
neredeyim bilmem
Kiminleyim?
Yüzüm ve ellerim kiminle?
Bir balinanın karnında
bira mi içmekteyim?
Opera binalarının
ve parkların arasında
vurgun yemiş bir dalgıç gibi
yaralıyım belki
Ağzımdan burnumdan kan fışkırıyor
Barcelona'da
Las Ramblas bulvarındaki
kuşçu dükkanları
saçları kalçalarına dökülen
İspanyol kızları
Roma'daki sokak ressamına çizdirdiğim
portrem
neyi kurtarır?
Ne kadar çok şey bilirsem
söyliyeceğim şeyler o kadar azalıyor
Neden varız? Ve dünya neden var?
Ceketim delik deşik
kırlangıçlar ve füzelerle
dolaşıyorum or'da bur'da
Hepimiz öleceğiz bir gün
böcekler yiyecek
çükümüzü ve kalbimizi
3.
Yüzümüz bir ayna gibi parlıyacak
toprağın altında
Sizi bilmem ama ben
gözlüklerimi çıkarmıyacağım
daha iyi görmek için solucanları
ve yağmurları
Siz de bir tarak alın yanınıza
taramak için saçlarınızı
Bana kalırsa: ``Herkes mermerden
bir büstünü yaptırsın''
Müzeye yerleştirdilerinde
soğuk yüzümüzü
turistler gelmeden gülmeyelim lütfen!
-Bilet paraları yanmasın!
Herkesin yüzünü mermere oyabilirsiniz
ama peygamberinkini oymak güçtür:
Çünkü kuş sesleri kadar
yumuşaktır onların yüzü
4.
Herkes bir şeyi sever: Siz peygamberleri
seversiniz belki
Ben'se orkideleri
ve kadınları severim
En güzel kavgayı barlarda Kürşaaaat çıkarır
elindeki rakı bardağını
bir çivi gibi saplayarak geceye
Türkçe'nin abisi Cemal Süreya'dir
Yağmurlara yağması için emir veren
Necati Doluorman'dır İzmir'de
cebinde yaşamın negatifleri
Keyifle içilen bir rakının
ve genç bir İzmir akşamının
arabesk müzikle ırzına geçen
sokak şarkıcılarını
Mehmet H. Doğan döver
Portakal ağaçlarının altında
kendini sürgüne çeken Bodrum'da
Galip Akçalı'dır
İzmir çukurunda bir Ahmet Necdet
hangi bara girse
cebinden çıkardığı
ya şiirleridir ya da Lale devri
5.
Herkes bir şeyi sever:
Bay İsa çivileri severdi
bay Muhammet ise zevcelerini
İlkokul sevgilim Leyla!
Üç çocuklu bir anne şimdi Kalamış'ta
ne çok severdi
çükümü tutmayı aritmetik dersinde
Hayat dönme bir dolap sanki Luna Park'ta
Cennet dediğin ne? Satılık bir arsa çocuk!
Bir kese kağıdı dolusu
kırmızı gazoz kapağı toplasak
Allah amca sever belki de bizi
bindirir bisikletine
-Cemal!!! Kızlar nasıl or'da?
6.
Siz pazara gidiyorsunuz: Ne güzel!
Filenizi doldurunuz ucuza
kömür ve odununuz da hazır kış'a
Elinizde sıcacık çayınız
çocuğuyla birlikte intihar eden
bir kadının
çıplak ve kanlı cesedine bakıyorsunuz
gazetede
Sivas'ta insanlar yakıldı: Sustunuz!
Metin'den
Asım abiden
tek bir kelime bile okumadınız
Cuntalar geldi/gitti: Sustunuz!
Susunuz bayım susunuz! Siz hiç doğmadınız ki!
Siz! Hiç
doğ
ma
dı
nız ...
7.
Bosna'lı bir çocuk
bir şarapnel parçasının götürdüğü
bacağını arıyor
-Gördünüz mü?
8.
Biz neyi gördük ey büyük su!
Balıkların
Yıldızların
Sezar'ın ve
Kleopatra'nın
beyaz karnından akarak
bize ulaşan büyük kardeş!
Sonsuz ve mavi saati Evren'in
Bir kuşun karnındaki yağmur!
-Biz neyi gördük seninle?
Mızraklara geçirilmiş
kentleri ve nehirleri gördük
9.
Mavi kulelerle, kanalların arasında
çırpınan bir kent: Stockholm
Sıcak kahve kokusuyla uyanıyor
karların altından
Ve ben elimi uzatıp her sabah
bir kaç dize çalıyorum 'Boğaz'ın sularından
Ya da eskil bir hüznü çıkarıyorum
Foça'nın mercan kıyılarına saplanıp kalmış
Van'da çay içmenin ne farkı var
İstanbul'da 'Boğaz'a bakmaktan
Aşık değilseniz
Deniz öpmez ki sizi
-Saat kaç? Ne saçma bir soru
Saklambaç mı oynuyoruz Napolyon'la?
Berlin duvarını kuşlar mı yıktı?
Diktatörlerin resmigecidi var çağımızda: Bir/bir
dökülüyorlar Tarih'in çöplüğüne
Büyük sancılarımızı atlatıp
güzel bir yüzyıla gireceğiz galiba
arkadaşlar...
Ve ben -yaşarsam-
2000 yılında
Dünya'ya binip yeniden
Şiirler dağıtmaya devam edeceğim sizlere
yaşlı bir şair olarak
10.
Kitaplar, sarı güller
ve ırmaklar da gezintiye çıkarlar
İliklerler ceketlerini sarı tramvaylarda
Kimse şarkı söylemesini
öğretmemiştir onlara: Suskundurlar
Çıplak ayaklarını denize çarpmayı
İlkokulda öğrenmişlerdir
11.
Hepiniz bilirsiniz: Bir teras
giyotin değildir
bir bozkır da bulut değil
Bir kuş trene binmez
ama bir pencere
her zaman çarpar Toroslara
Silahınızı çektiniz
peki neden
arseniğinizi sütsüz içiyorsunuz?
-İlkokulda ne okurdunuz?
12.
-Okur muydunuz Barbaros Hayrettin Paşa'yı?
Gülliver'i, Robinson Crusoe'yı? Pekosbil'i?
Barbaros amca!
Rüzgarlardan şapkası olan amca!
Son kez kırmızı şarap içtiğimizde
gümüş kupalarla
Mavi sakallarını yememişti balıklar
Akdeniz'de
Genç bir korsandım o zaman
saçlarını rom'la tarayan
Kalçalarını deniz gibi titreten
bir İtalyan güzeli
Irzıma geçmişti 7 gün 7 gece
altından kaplama yaylı bir karyolada
13.
Arkadaşım Pekosbil ve Jane Calemity
akasya ağaçlarına binmiş geliyorlar
Kar beyazı bir bizonla
nişanlarmışlar İlkbahar'ı
Barış çubuğu içeceğiz
Kızılderili kardeşlerimizle
Lacivert üniformalı kuzeyliler
deşmeden önce karınlarını uzun bıçaklarıyla
14.
Dr. Whitmen donmuş olarak bulundu
Kuzey Kutbunda -100 yıl sonra-
Fotojen lambasının ışığında
şu son cümleleri yazmıştı
not defterine:
-Burada çimen yok
fakat güzel eskimo kızları var
15.
Uzak Asya'da
bir Çin butiğindeyim
tütsülenmiş deniz yılanı, midye
içi doldurulmuş kartal ölüleri, cüce ağaçlar
ve çek/çek arabası satıyor yaşlı bir çinli tezgahta
Yemyeşil bir Buddha heykeli Tarihi gözetli
yor anahtar deliğinden gizlice
Bisiklet'e biniyor
nezle balıklar
Cadillaclarla dolaşıyor karıncalar
Kahvaltısını yeni yapmış
bir
timsahla
el
sıkışıyorum
Sesi kosmos'un derinliklerinden gelen Çinli:
-Bayım! diyor, işte kraliçelerimiz
Fransız, İngiliz, Japon, Arap...
Bir sürahi kadar ince boyunları
T
O İ
Y N
İ L
G E
K i
e d i
s l s n
i e r i
n i s t z
a g s i ?
--H i i
n
16.
13 yaşındakı kızı bağırıyor mutfaktan:
-Lütfen! Söyler misin baba
kaplumbağayı öldürmeden
çorbasını
nasıl
yapacağım
?
Ak güvercin gözlüklerini düzeltip
``Şans ve talih tahtasından''
küçük/pembe
kağıtları
çekiyor
GA
GA
SI
ile:
İzlanda'da orman yok
Kızılderililerin de sakalı yok
Kazanova şampanya değil
Çukulata içerdi
Havva anamız elmayı değil
Yılanı ısırsaydı ne olurdu?
Çinliler yakınlar ölünce
Beyaz giyiniyorlar: Çin'de
Acının rengi beyaz
Rilke ve Orhan Veli
Rakı içiyorlar Kaptan'ın meyhanesinde
``Boğaz''a karşı iki büyücü
Her akşam
Nasıl Moğol olabilirsin Zühtü?
Ölen her yıldızın tabutu
Kara bir delik uzayda
Bir karıncanın kafasını
Giyotinle nasıl kesersiniz?
Bir soru değil, kabartma bu
Peru'yu bir japon başkan yönetiyor
Ya kalbimizi
kalbimizi kim yönetiyor?
Şiirleriyle fuhuş halinde yakalandığı için
Polisce tutuklandı Rimbaud
Bir bulutun üzerinde uyuyorum
Yavaşça geçin altımdan
``İnsanlara yazık?'' dedi
Augusti Strindberg
Saksafonumdan bir İzlanda güzeli fışkırıyor
17.
Siz pazara gittiniz: Ne güzel!
Filenizi doldurdunuz ucuza: Ne güzel!
Evlendiniz, çocuklarınız oldu: Ne güzel!
Beş vakit namazınızdasınız: Ne güzel!
Bosnalı bir çocuk
bir şarapnel parçasının götürdüğü
bacağını arıyor
-Kasaba siz mi sattınız o'nu?
18.
Barcelona'dan ayağımı denize sokuyorum
Antalya'da
bir kadının ayağına değiyor
Ayaklarımız olmazsa
düşeriz dünya'dan
Belki de yıldızlara
takılır kalırız gömleğimizden
Ne zaman İzmir'e gitsem
ilk şiirlerimi toplarım sokaklardan
Eskil ve acı bir aşkın
roket ateşine tutulur kalbim
Cebimde yeni şiirlerle dolu
sabıkalı bir defter
ne çok adresim var benim
Sen istersen
yağmur sesleriyle
resmimi çek benim gene
Bir deniz gibi çalkantılı
kalçalarına bindir beni
çarşaf değil, mavi bir göl ser
yatağımıza
19.
Ah Nil! Hepimiz senin çamurundan
yaratıldık
Sen ki ılık çöl rüzgarlarıyla
öpüşürsün Aralık'ta
Bu yüzden pembe bir yangına dönüşür
gri dalgaların
Kuşlar ve firavunlar sevişir üzerinde
Nil nehrinde
ya da yeni palazlanan
bir Ege kentinde
hırpalayan nedir beni?
Nedir bu hüzünlere boyayan?
Eminönü'nde çiçek satan küçük çocuk bağırıyor:
-Bu gün menekşe'de olay var!!!
Isis buğday öğütmeyi öğretti bana
Ea-Oannes şiir yazmayı
Dionysos
avuçlarında sıkarak üzümü
erguvan renkli şarabı buldu
Goya renklerin keskin nişancısı
kömürle çizdi ilk desenlerini
Van Gogh'un kesip
havluya sardığı
kanlı kulağı
dinliyor bizi...
Her şeyi sonsuza kadar duyan
o büyük kulak!
İçimde göcebe ve sabıkalı
bir çocuk
bir ırmakla düello ediyorum
Bir Irmakla Düello Ediyorum (Oğlak Yayınevi, 1995)