BEN RUHI BEY NASILIM?
Edip Cansever |
PATRON MASAYA GELİR Ben patronum, şöyle böyle bir adamım Bırakın konuşayım Bir bira içeyim konuşayım Kim ne derse desin kadınlara düşkünüm Ne yapayım öyleyim Kadın dendi mi sanki ben Vişneli bir dondurmayı durmaksızın yalarım. Ruhi Beyi pek tanımam Yok, hayır, belki de iyi tanırım Neden derseniz ben herkesi iyi tanırım İşsizim, dülgerim, boyacıyım Herkesle bir olurum Kişiliksiz kalırım. Günün herhangi bir saatinde çıkar gelir Nasılsınız Ruhi Bey, derim O her zamanki gibi: iyiyim, iyiyim Şu köşedeki masa onundur Başkası oturmuyorsa gider oturur Şaraptan başka bir şey içmez Bazen şarapla birayı karıştırır Doğrusu sarhoşken hiç görmedim Tersine çok incedir, derim ki biraz da soyludur Nedense bulutlanır gözleri arada O zaman kimseyi görmez Uzaklara bakar yalnızca Benimle konuşurken, gazetesini okurken Ruhi Bey uzaklara bakar Sanırsınız ki işte çok uzaklarda bir Ruhi Bey daha var Bana öyle gelir ki durmadan geri çağırır onu Ama durmadan Ve alır karşısına - neden bilinmez - Suçlu bir çocuktur da sanki o, gizli gizli azarlar. Parası varsa verir Yoksa hiç bir şey söylemeden çekip gider Sonra bir cep saati vardır, arada çıkarıp bakar Ama bilirim saatle filan işi yoktur Zaten zamanla işi yoktur ki Ruhi Beyin Hep aynı elbiseyi giyer Yazın ceketini çıkarır Kravatı ip gibidir, incedir Ayaklarına hiç bakmadım O kadar ilginçtir ki yüzü, ayakları bilmem var mıdır. Bu meyhaneyi yirmi yıldır işletirim Doğrusu Ruhi Bey gibisini hiç görmedim Mısırçarşısı'nda baharatçı dükkanları vardır, bilirsiniz Ruhi Beyi ben o dükkanlara benzetirim Binlerce şeydir çünkü Ruhi Bey Nanedir, ada çayıdır, zencefildir Bu çevrede herkes onu tanır Bana sorarsanız tanımaz Şöyle ki, bir ayakkabı çivisi gibi kendine batar Şarabıyla batar, uykusuzluğuyla batar Gülmesi hüznüne Konuşması susmasına batar. Çok oturmaz, usulca kalkıp gider Sıkılır da mı gider, pek anlamam Anladığım bir şey varsa Şu bardağı görüyorsunuz ya Bardağa birayı boşalttığım gibi gider Gitmeden önce biraz silikleşir Sonra büsbütün solar Gerçekte Dört mevsimin karışımı gibidir Ruhi Bey. Size bir olay anlatayım, çok kısa Bir kış günüydü, kar yağıyordu Gök sapından boşalmış papatya yaprakları gibi duruyordu Kapıda Ruhi Beyi gördüm Gözleri kıpkırmızıydı Çiğnenmemiş karın üstünde İki tek kokina gibi duruyordu gözleri Beni birine gösteriyordu eliyle Yanında kimseler yoktu Birine yakınıyordu benden Yanında kimseler yoktu Bir adım daha attı Eli bir bıçak ucu gibi sipsivriydi, uzundu Ve nasıl olduysa oldu Yitirdim bir anda gözden Hani düş gördüm desem O zaman sağ bileğim niye kanıyordu.