sebepsiz hüzün hocamdi/ los odalar mektedinde.. (nûrusiyah)
Asaf Halet Çelebi'nin siiri ince bir duyarlilikla islenmis çok derin bir birikimin ürünü, bir sentezdir. Sanssizligi da buradadir bence. Inkâr etmeye gerek yok, cumhuriyet pozitivizmi ile yetisen Bati kafali bizler, Mevlana'yi, Dogu mistisizmini, tasavvufu, ne de halk efsanelerini pek anlayamamisizdir. Bunlari anladigindan bile kuvvetle süphe duydugum gelenekçiler ise çagdas düsünce dünyasina, hele hele kuvantum fizigi, relativistik fizik, psikanaliz gibi olgulara iyice yabanci kalmislardir. Yirminci yüzyilin ortalarindan, yani atom çagina girmemizden beri, David Bohm gibi kimi fizikçiler Budist felsefe ile yaklasirken kimi dogu filozoflari da transandantal bir siçrama göstererek kuvantum mekanigi ile kucaklasmislardir. Ne yazik ki, onbinlerce yilin imbiginden geçerek damitilmis bu düsünce akimlari açisindan iklimin pek çorak oldugu bir dönemde ortaya çikti Çelebi. Siiri üzerinde derin izleri hemen belli olan Mevlevihaneler cumhuriyetin ilk yillarinda diger tekkelerle birlikte kapatilmisti. Osmanli soylular sinifi yok olmus, yerlerine sonradan görme cunhuriyet yenizenginleri, savas vurgunculari, kalantorlari türemis, tarihin en güzel sehirlerinden birisinin, Istanbul'un bin kocadan kurtulmus son güzelliklerinin de irzina geçilmeye baslamisti. Batiyi zaten hep disaridan görerek onu bir türlü anlayamamis olan yari aydin yöneticilerimiz, entellektüel olmak hevesi ile aydin olmaktan da vazgeçiyor, sonunda ne entellektüel ne aydin (münevver) olabiliyorlardi. Bu çorak kültürel ortam içerisinde Asaf Halet Çelebi hem aydin, hem de entellektüel olmanin kesisim noktasinda (jukstapozisyon) ortaya çikiyordu. Ne yazik ki degerini farkedebilecek kimse de yoktu ortada. Galatasaray lisesi mezunu bir kütüphane memuru olarak geçirmis ömrünü Çelebi. Yazar çizer çevresinin bohem hayatina pek takilmamis. Onlar da Oguz Atay benzeri baskalarina da yaptiklari gibi, yok saymislar onu. Belki biraz Özdemir Asaf bilmis kiymetini.
Ufacik bir tohumda koskoca bir agaç gören (Sidharta siiri) sairin anisina
Cüneyd siirinde Çelebi, gözle görünen gerçegin disinda baska bir gerçek daha oldugunu vurgular. Görünmeyen bu gerçek görülebilir aslinda, cübbe açildiginda. He siiri Ferhad ile Sirin adli halk efsanesine gönderme yapiyor. Ferhad kendisi de son derece güçlü bir mitoloji konusu aslinda. Insanin doga ile mücadelesi var, bir ideal için (Sirin'in aski) daglarin delinmesi var. Doganin esiri olmaktan doganin efendisi oldugu zaman dogaya da iki gözü iki çesme aglamak düser elbet. Ejderha kimdir bu isin sonunda? Magara, yine halk hikâyeleri üslubunda, sanki bir masalmis gibi dinleniyor, ama psikanalitik bir baglamda ele alinmis. Tasavvuftaki iç ben kavramindan da esintiler var. Ibrahim de psikanalitik bir paralellik kuruyor Hz. Ibrahim'in söylencesi ile. Bu siir gencin eski toplumun degerlerinden kurtulma çabasi, askini ve acilarini hatirlatiyor bana. Ibrahim Araplarin ve Yahudilerin babasi. Urfa kirali Nemrut'un putlarini parçalamis. Despot bir kiralin putlarini parçalamak ne kadar cesaret isterse içimizdeki köhne önyargilari parçalamak da o kadar cesaret ister. Sorun su ki, astigimiz her ön yarginin yerine bir o kadar yenisi geliyor her an için. Günesin putlari kirmasi imgesi çok yönlü bir imge. Bir taraftan putlardan kurtariyor, bir taraftan özene bezene insa edilmis billûr ruhsal yapiyi parçaliyor. Bilgi hem karanliktan kurtariyor, hem de aci veriyor. Misri Kadim sairin en hosuma giden siirlerinden birisi. Bergson felsefesinin izlerinin yanisira, eski Misir dilinde, okurun anlamini bilmesi beklenmeyen dizeler sadece sözde müzigin güzelligi ile beni sarmaliyor. Seninle bir bahçedeyiz geliyor bana dedigi zaman Özdemir Asaf'in Asaf Halet'ten neden hoslandigini hissediyorum. Bu son kita ayni zamanda Mevlana ve tasavvuf felsefesinin de güzel bir anlatimi bence. Kadincik, sevgi ve kadinlarin ezilmesi kültürüne ironili bir bakisla yaklasiyor. Nûrusiyah psikanalitik bir özgeçmis. Selimi salis: üçüncü Selim. Süzudilâra: klasik türk müziginde bir makam. Dogdugum evin penceresi için ne denilebilir. Bu tablo bir duyguyu o kadar güzel canlandiriyor ki. Insan çocukluguna geri gidiyor. Sehir: Papalagi adli kitabi 1987'de okumustum. Aziz Karali'nin kulaklari çinlasin. Türkçe'de bildigim kadari ile yeni yayinlanmisti. Bu kitap, birinci dünya savasindan sonra Almanya'da yayinlanmis. Bir Bati Samoa yerlisi olan sef Tuvali'nin gözünden Bati uygarligini anlatiyor. Bu revera antropolojiyi okumak büyük bir keyif vermisti bana. Çelebi bu fikirleri bizlerden yarim yüzyil önce kesfetmis. Kafka da var bu siirde, çok açikça görünüyor. Ve sairin kendi egretilemesinden özel yasaminin bir kesiti. Trilobit siiri sairin astronomi, paleontoloji, tasavvuf ve Hint felsefelerini en net sentez ettigi siirlerinden birisi. Trilobit, prekambiyen çaginin ilk çok hücreli canlilarindan. Belki de tüm çok hücreli canlilarin ortak atasi. Baliktan kusa, fareden insana hepimizde trilobitten kalma genetik bilgi var. Uyaniklik siirini okurken insan hipnotize oluyor, siir gerçek oluyor. Fransa Için Siir: Fransa'nin Naziler tarafindan isgâli. marqui de carabasse: Çizmeli kedinin yokul sahibi için icat ettigi sözde soylu toprak agasi kimligi. GALT'S'RAY neuf-cent-dix-neuf (nöfsendinöf) bindokuzyüzondokuz tarihini düsmüs. Sairin Galatasaray lisesi yillari. Grand-court: büyük avlu. ebedi vakans: bitimsiz tatil. Çocukluktan kopusun acisi.. Nirvana ve özellikle de Sidharta, Budist felsefeyi en güzel anlatan siirlerden. Nigâr-i-Çîn, Adimi Unuttum gibi siirler, psikanalitik temalari islerken halk masallarimizin enfes tadini da veren siirlerinin güzel örnekleri arasinda.
Gökhan Sayram (1996)